Sıfırdan Bire
Çağatay Eren
Neden bir Türk Sam Altman yok?
Veya bir Elon Musk? Peki ya Mark Zuckerberg? Neden Türkiye bunlar gibi güçlü şirketlerin kurucularının yetiştiği topraklardan değil? Sorun parada mı; bu Anadolu yurdu bunlar gibi kulağa absürt gelen girişimleri besleyecek sermayeden yoksun mu? Yoksa sorun politik engellerde mi? Yanıt: Türkiye'nin bu konudaki durumunda bu etmenler rol oynasa da, bizim tezimizce, bir Elon Musk'un Anadolu'dan yetişmemesindeki ana sebep düşünce yapısıdır.
İnternet, anlık haberleşme ve bunların da üzerinde Bitcoin ve Monero gibi ayağı yere basan kriptoparaların toplumlarda yayılmasıyla, uluslararası sermayeye erişim her zamankinden daha da kolay hale gelip, herhangi bir yerelde bulunan girişimcilere kendi coğrafi sınırları dışında kalan sermayeye kolayca ulaşma imkanı vermiştir. Küresel sermayeyi daha da likit hale getiren bu etmenler aynı zamanda girişimci olmak isteyen kişinin önünde bulunan yereldeki dar görüşlü politikacılık engelini zayıflatmıştır. Günümüzde herhangi bir bölgedeki girişimciler tamamen internette yaşayan şirketler kurabilirler. Böylece belki de despotça, kimi zaman aptalca, çoğu zaman da çağ dışı kalmış denetleme ve düzenlemelerin erişimi dışında iş yapabilirler. Bu çeşit neo-girişimciler şirketlerini izi sürülemeyen bilgisayar ağlarında kurup, izi sürülemeyen dijital para ile işletmelerini ayakta tutabilirken, aynı zamanda, yazılımın "akışkanlığını" kullanarak küresel çаpta bir müşteri ve kullanıcı tabanına ulaşabilirler. Bunların hepsini yerelde bulunan herhangi bir "otoriteden" izin istemek zorunda kalmadan yapabilirler.
O halde ana sorumuza geri dönelim: İstanbul'da neden çığır açmış startup CEO'ları yok? Belki de cevaplardan birisi, "Onlar Berlin/Amsterdam/San Francisco'ya gectiler." Pekala. Beyin göçü örneklerini ayrı tutarsak, elimizde hala oldukça yüksek eğitimli (eğitimin kendisi her ne kadar bozuk olsa da) ve genç bir nüfus var. Eğer Türkiye'deki en iyi 10 üniversitenin yerleşkelerine giderseniz, etrafınızda oldukça zeki, genç insanlar göreceksiniz. Demek oluyor ki, elimizde işlenmemiş menschenmaterial var, fakat, eksik olan şey biraz katalizör.
Bir Türk Sam Altman'ın bulunmamasının sebebi hiçbir Türk'ün Sam Altman gibi düşünmemesidir
O halde bir Türk Sam Altman'a sahip olmadan önce bizim bir Sam Altman gibi düşünmeyi öğrenmemiz gerekir. Bunu yapabilmek için, öncelikle, genel olarak, bir Silikon Vadisi/Stanford/Harvard teknoloji startup girişimcisinin dünyaya nasıl baktığını, onu nasıl gördüğünü, onun içinde erişmek için seçtiği hedefleri nasıl koyduğunu anlamamız gerekmektedir.
Bunları nereden öğreneceğiz? Bu amaç için en iyi kaynaklardan birisi Peter Thiel'in Zero to One kitabıdır. Zero to One kitabını okurken, oldukça güçlü, varlıklı ve etki sahibi bir startup kurucusunun aklının içindekilere bakabiliriz ve ondan öğrenebiliriz.
Zero to One'dan dersler
Geleceğin günümüze göre konumu
Tanım olarak, gelecek denilen yer olayların günümüzden farklı olduğu bir yerdir. Bu anlayışa göre, sadece zamanın geçmesi geleceğin günümüze geldiği anlamına gelmez. Geleceğe varabilmemiz için olayların değişmesi zorunludur. Bu çeşit bir değişikliğin sana varması 5 yıl sürebilir (Neuralink gibi bir beyin-bilgisayar arayüzünün üretilip eline geçtiğini düşün); o halde, gelecek 5 yıl uzaklıktadır. Eğer bu gibi bir değişikliğin sana ulaşması 100 yıl sürerse (küresel kapsamda yıkıcı bir olayın bilim ve teknolojinin gelişme hızını yavaşlattığını düşün, ve bu nedenle Neuralink'ini uzun bir süre elde edemediğini düşün), o halde, gelecek 100 yıl uzaklıktadır. Ne kadar uzun sürdüğünden bağımsız olarak, önemli olan ve değişmeyen şey, geleceğin kendisini günümüzden farklı bir yer olarak tanımlamasıdır.
Gelecek ve bugün bir çatışma içerisindedir.
Bu çeşit bir gelecek anlayışı Anglo-Saxon kökenli batılıların düşünmeye alışkın oldukları, ancak Anadolulu Türklerin hala içselleştiremedikleri ve bilinçli olarak her seferinde kendilerini hatırlamaya ve kabul etmeye zorladıkları bir anlayıştır.
Bu çeşit bir gelecek anlayışı, anında ve ilk olarak, kendisini bugün ile çatışma içerisine sokar.
Bu pencereden incelendiğinde, değişiklik denilen şey, fiziksel evren hakkında bilimsel yöntem yoluyla elde edilen yeni kavrayışlar ve bunların yol açtığı yeni teknikler yolu ile gerçekleşir. Bilim adamları bilinmeyeni çigneyip geçerken bilinen şeylerin alanına ait çapı genişletip, bilinmeyenin bulunduğu ufku öteye iterler. Teknolojistler yeni bilimsel bilgiyi kullanan yeni aletler üretip bunları toplumun içinde yayarlar. Tüm bunlar gerçekleşirken, yeni aletler yeni insan davranışlarını meydana getirir, eski davranışları değiştirir, eski davranışları kullanılmaz ve terk edilmiş yaparlar. Bu çözümlemede, insan davranışında meydana gelen, ve teknolojinin harladığı, değişikliğin kökeni yerel topluma ait politikacılık, kültür, din ve ahlak kurumlarının dışından geldiği için, yine bu kurumlar bu değişimlere karşı koyma ve onu yönlendirme konusunda başarısızlığa uğrarlar.
Teknoloji girişmcisine biçilen görev budur: geleceği bugüne getirmek. Gelecek bugüne varacak elbette, fakat Silikon Vadisindeki teknoloji girişimcileri bu sürecin daha hızlı gerçekleşmesini sağlarlar. Teknoloji girişimcisi tekniğin ufkunda beliren yeni yöntemleri kullanarak yeni ürün ve hizmetler ortaya çıkarır. Birkaç örnek: elektronik tekniğindeki gelişmeler yongaları, kapasitörleri, bataryaları, trafoları daha küçük boyutta ve daha ucuza üretilebilir yaptı. Bu tür gelişmeler de Apple şirketinin evlere kişisel bilgisayar donanım ürünlerini satabilmesini sağladı. Disk depolama, sanal hafıza, ve işlemci hızlarındaki gelişmeler Microsoft şirketinin daha geniş ve yetenekli işletim sistemlerini tüketicilere sunabilmesini sağladı. E-posta protokolu PTT'yi terk etmemize sebep olurken, daha hızlı internet bağlantıları insanların sosyalleşme davranışlarını bilgisayar ağlarına taşıdı. Ve şimdi, OpenAI ve diğer yeni şirketler büyük dil modellerindeki teknikleri kullanarak pek çok "tembel ofis çalışanı" işlerini otomatikleştirmekte, blokzincir tabanlı kriptoparalar (özellikle BTC ve XMR gibi) insanlar arasındaki ticari etkinliği zamanı geçmiş devlet yapılarından ve kısıtlamalarından kurtarmakta.
Gelecek vahşi, OFANSIF ve heyecan verici. Gelecek, bugünden daha farklı.
Dikey ilerleme ve yatay ilerleme
Geleceği bugüne getiren değişim çoğunlukla dikey ilerlemeden beslenir. Dikey ilerleme iş yapış şeklimizde gerçekleşen kademe atlaması, VEYA, insanların yeni işler yapmasını sağlayan yeni aletlerin icat edilmesidir. Dikey ilerleme Tesla ve Marconi'nin radyo haberleşmeşmesini icat etmesi ve uzak mesafe haberleşmeşmesini telgraf tellerinden kurtarmasıdır. Dikey ilerleme Henry Ford'un otomobil üretimi için seri üretim hattı yöntemini icat etmesidir. Dikey ilerleme herkesin cebine internete bağlanabilen bir bilgisayar sokarak onların bilgi çağıyla etkileşimlerini değiştiren Apple şirketinin iPhone ürünüdür. Dikey ilerleme, daha önce bulunmayan, üretiminin mümkün ve genişleyebilir olduğu, kullanıldığında insanlarda yeni davranışları meydana getiren ürünler ortaya çıkarmaktır.
Yatay ilerleme, bu dikey ilerlemenin çok sayıda kullanıcıya ulaşmasıdır. Yatay ilerleme, dikey ilerlemenin yarattığı refah ve zenginliğin çok sayıda müşteri ve kullanıcılara yayılmasıdır. Dikey ilerleme Jeff Bezos'un Amazon.com'u yaratarak alışverişi yeni bir sahaya taşıması (internet), yatay ilerleme ise Amazon'un Avrupa, Orta Doğu, ve Güneydoğu Asya'da kullanıcıların erişimine açılmasıdır. Yatay ilerleme, tamamen ürünleştikten sonra, dünyayı fiber optik kablolarla çevrelemek ve böylece milyarlarca insanı internete kavuşturmaktır. Bir diğer yatay ilerleme SpaceX'in yörüngeye yük taşıma bedelini tekrar kullanılabilir roketlerle indirmesinin ardından (dikey ilerleme), yörüngeye haberleşme uyduları yerleştirip, küresel çapta internet erişimini müşterilere sunabilmesidir (yatay ilerleme).
Dikey ilerleme yeni insan davranışlarını yaratabildiği için yeni ekonomik değer yaratır, ve yatay ilerleme bu yeni insan davranışlarını yüksek kaliteli ve kolayca erişilebilir ürünlerin bulunduğu pazarlara çevirir.
Teknolojik ilerlemeye ilişkin bu çözümlemede, atılgan tech startup kurucusu ÖNCE dikey ilerleme gerçekleştirmenin peşinde olmalıdır. Öncelik sıralaması dikey ilerlemeyle başlamalıdır, çünkü dikey ilerleme olmadan yatay ilerlemenin dağıtacağı refah ve zenginlik de olmayacaktır. İnsanlığın kendini içinde bulduğu maddesel durumu iyileştirmenin kaynağı bu dikey ilerlemelerdir. Bu çeşit bir yapmacık-humanistçi motivasyonun yanında, startup kurucusunu belki de daha çok isteklendirip harekete geçirecek olan şey, dikey ilerlemenin getirdiği parasal kazancın yatay ilerlemeyle gelenlerden katbekat daha fazla olmasıdır. Yeni insan davranışlarını meydana getirip oradan yeni bir pazar yaratabilen bir ürüne sahip şirket, daha başlangıçtan o pazarda tekilci hakimiyet kurabilmede öndedir (örnek: Google ve internet arama motoru pazarı)
Startup örgütlenme yapısı amacına en uygunudur
O halde, bizim burada tartıştığımız şekliyle, tech startup girişimcisinin görevi: şu anki insan davranışının küçük veya büyük bir kısmını değiştiren, teknolojik olay ufkunun daha yeni ortaya çıkardığı yöntemleri kullanan ürün ve hizmetleri yaratarak, geleceği günümüze getirmektir.
Bu çeşit bir görev tanımını başarıyla tamamlayacak insan organizasyon şekli hangisidir? Bu organizasyon şekli bir grup (5 kişiden az sayıda) oldukça zeki ve teknolojik olarak yetenekli, birbirleri arasında ortak hedef ve o ortak hedefin üstün önceliği konusunda hemfikir olan bireylerden oluşan, bu ortak hedefe yönelik kısa-/orta-/uzun-vadeli eylem planına sahip bir organizasyondur. Bu, geleceği günümüze getirecek olan bir startup şeklinde örgütlenme yapısıdır.
Büyük şirketler kendi yükleri altında uyuşuk halde, günlük operasyonlarının ve var olan ürün ve hizmetlerini rakiplerinden savunmanın telaşı içinde meşgul, ufukta beliren teknolojik değişimleri fark edemeyecek vaziyettedirler. Veya, ufuktaki yıkıcı yenilikleri fark etseler de, bu farkındalığa göre hareket etmekten ve onun gereklerini eyleme dökmekten acizdirler.
Devlet daireleri (lol) ise, büyük şirketlerin dezavantajlarına ek olarak, bir de yolsuzluk, yozlaşma, ve meritokrasiden uzak rütbe atamaları sorunlarından muzdariptir. Buralarda aynı zamanda, görevlerini yerine getirme kalitesinden bağımsız olarak, sürekli gelen maaş rahatlığının getirdiği bir uyuşmadan da bahsedilebilir. Hükümetler, yeni teknolojiyi bırakalım, daha geçen 10 yıl boyunca var olan teknolojiyi anlamayan insanlarla doludur. Oralar özgür pazar ekonomilerinin gerektirdiği soğuk ve keskin maliyet ve performans odaklı doğal seçilim baskısından uzaktadırlar – eğitim bakanlığı ve onun barındırdığı bir yığın burokratlar ülkenin eğitim sistemi ne kadar kötü olursa olsun maaş almaya ve makamlarının ekmeğini yemeye devam edeceklerdir.
Sadece startup örgütlenme yapısı geleceği bugüne getirmek için gerekli olan akıl gücü, zindelik, ve canlılık kaynağıdır. Sadece startup ortamlarında kendisine sıradan olmaktan ziyade destansı bir hayat çizgisi seçen, kalbi güç isteğiyle yanıp tutusan genç kurucuların eylemleri saha bulabilir.
Tekeller yarattıkları değerleri koruyabilmekte başarılıdırlar
Girişimcinin görev tanımı geleceği günümüze getirmektir. Gelecek insan hareketlerinin günümüzdekilerden farklı olduğu yerdir. İnsan hareketlerindeki bu değişikliğin kaynağı dikey ilerlemenin getirdiği yeni ürünler ve hizmetlerdir. Ve bu çeşit bir değişimi geleceğe erişip günümüze getirmeyi sağlayen örgütlenme şekli teknoloji startup'larında görülen örgütlenme şeklidir.
Yeni bir ekonomik değer yaratabilmek, startup şirketinin kendisi için yeterli değildir. Aynı startup, günden güne hareketlerini karşılayabilmesi için, yarattığı bu değerin bir kısmını geri toplamak zorundadır. Bir teknoloji startup'ını sıradan şirketlerden ayıran şeylerden birisi, öncekinin yarattığı pazarlarda mutlak hakimiyet pesinde olmasıdır.
Birbirleriyle rekabet içinde bulunan şirketlerin oluşturduğu pazarlarda düşük kâr payı vardır. Bu pazarlara yeni giren şirket, pazarda sunulan ürünün miktarını artırarak onların fiyatını aşağıya çeker. Boylece kârlılık payları gittikçe küçülür, pazara yeni katılan şirketin başlangıçtaki sebebi (kârdan pay elde etmek) ortadan kalkmış olur. Tüm bunlar birbirleriyle rekabet eden şirketlerin çalışanlarına düşük ücret vermelerine, uzun çalışma saatleri dayatmalarına, ve bütün iş deneyiminin ormanda hayat mücadelesine döndüğü bir deneyim olmasına sebep olur. Birbirleriyle rekabet icindeki şirketlerin yarattıkları kâr payı, rekabetin ısısında buharlaşıp giderken, şirketlerin cüzdanına giren kazanç azalır. Bu açıdan, rekabetçi şirketlerin bulunduğu bir pazara girmek kaybeden olmak, veya (en iyi ihtimalle) hayal kırıcı bir deneyim elde etmekle sonuçlanır.
Tekelci şirketler ise göreli olarak sağlam ve sürekli pazar hakimiyet pozisyonunda bulunan, yüksek kâr payı kazancından yararlanan şirketlerdir. Bu cesit bir kârlılık, onların çalışanlarına daha yüksek maaş verebilmelerine, esnek çalışma saatleri olanaklarına ve iş yerinde daha ferah bir ortam sunabilmelerine sebep olur. (Buradaki ele aldığımız durumda, tekelci şirketin tekel pozisyonuna devlet tarafından el üstünde tutulmaktan ziyade, ürün ve hizmetinin diğerlerine kıyasla daha üstün olması sebebiyle eriştğini varsayıyoruz. Google ve onun arama motoru pazarındaki baskınlığı bu tartışmamıza uygun bir örnektir.)
Tekel kârlılığı, ayrıca, onu elde eden şirketin gözünü yerdeki toz topraktan kaldırıp, ufka çevirmesine ve orada beliren teknik olasılıkları değerlendirmesine, onlar için hazırlanmasına ve hatta yepyeni dikey ilerlemelere sebep olacak ürün ve hizmetleri bugüne ve buraya getirmesine yardımcı olur. Google'ın geniş kâr payı onun Android işletim sistemi, Waymo otonom taksi sistemi, Google Drive ve GMail gibi yan girişimlerini besleyecek parayı sağlamıştır. Eğer Google tekel kazançlığına sahip olmasaydı, bu yan hizmetleri yaratmasına ve küresel capta milyonlarca insanın hayatını kolaylaştırıp onların üretkenliklerini artırmasına da sebep olamayacaktı.
Özet olarak, tekel kârlılığı çalışma ortamını daha insancıl yapar. Onu elde eden şirketin zaman tercihini ("time preference") düşürür (onu daha uzun vadeli düşünmeye iter). Böylece o şirket daha başka dikey ilerleme yaratacak yenilikleri geleceğin ufkundan çekip bugüne taşıyabilir.
Bir sonraki Türk Sam Altman'a öğütler
Zero to One kitabının daha sadece ilk 4 bölüme baktık, fakat çoktan sıradan bir "startup dersine katılan Türk girişimcinin" düşünce yapısını değiştiren fikirlere rastladık. Bu yeni elde ettiğiniz düşünce şeklini bir özetleyelim: gelecek, bugünkü insan davranışlarının değişerek kendilerini daha hızlı ve verimli alternatiflerine bıraktıkları bir yerdir. Bu yeni insan davranış şekilleri bilim ve teknolojideki yeni anlayışlar ve buluşlardan kaynak alır. Bir teknoloji girişimcisi olarak senin gücünün kaynağı geleceğe ait belirli bir değişikliği bugüne getiren bir örgüt olmak, bunu sağlayan bir ürün ve hizmet sunmak, ve ardından yeni oluşan bu pazarda baskın duruma gelmektir. Bu nedenle, dikkatin bilinen tekniğin ufkunda bulunmalı, silah arkadaşların teknikle ilgili kişilerin oluşturduğu bir özel harekat timi olmalı, ve kurduğun startup'ın eylemleri yarattığınız pazarı tamamen ele geçirme üzerine olmalı. Bu aynı zamanda senin üniversitendeki bir sonraki girişimcilik yarışmasında, tekrar bir ChatGPT-wrapper'i yaratmaman gerektiği anlamına gelir. Çünkü bir sonraki Sam Altman bir LLM chatbot'u yaratmayacak.
monero:88mhBV9oWhENuwvPgzsGur9QfCh3kvFNNXwnncpMHkA7jhV5WraykQ1TFLypWnqyS17MtWyDa1RLTha4qHFaTFy1CcrCM1n